Gülten Dayıoğlu, “Sevenlerime, ilk romanım Fadiş’in kimliğini tüm gerçekliğiyle anlatacağıma söz vermiştim. Ölmeden yazdım ve ‘Fadiş’in Gerçek Kimliği’ diye yayınevine verdim.” dedi.

Türkiye’nin en çok okunan ve sevilen yazarı olan Gülten Dayıoğlu, “Edebiyat Durağı” programının konuğu oldu. Başarı hikâyesini anlatan Dayıoğlu, gençlere tavsiyeler de bulundu.

Çocuklar için yazdığı romanlar, hikâyeler ve masallarla ‘Çocuk Edebiyatı’ alanında Türkiye’nin en çok okunan yazarı olan Gülten Dayıoğlu, Esenler Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü’nün Buhurizade Mustafa Itrî Kültür Sanat Sezonu’na özel olarak hazırladığı “Edebiyat Durağı” programına katıldı. 

Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleşen programın moderatörlüğünü Mehmet Nuri Yardım üstlendi. Dayıoğlu, gençlere hayatını, edebiyat dünyasına girişini ve çocuk edebiyatına yönelişini anlattı.

“KÜTÜPHANENİN ANAHTARI 3 YIL BEN DE KALDI”

Yazar olma yolundaki ilk anılarını paylaşarak konuşmasına başlayan Gülten Dayıoğlu, “İlk kez üçüncü sınıfta öğrenim görürken, öğretmenim yazılı anlatım ödevlerime bakıp, ‘Sen farklısın; bana sorarsan, gelecekte yazar olacaksın,’ demişti. Ben de sonrasında önüme gelene ‘Nasıl yazar olunur?’ diye sormaya başladım. Daha sonra öğretmenim, insanları daha fazla rahatsız etmemem için beni o zamanın kütüphane müdürüne emanet ederek, ‘Bu çocuğa yaşına göre kitap ver,’ dedi. Aslında hikâyem böyle başladı. Ortaokulu okuduğum Nişantaşı’nda, öğretmenimin okula gelen bir müfettişten beni yazar yapmasını istemesi üzerine, ‘Okulun kütüphanesinin anahtarını ona verin,’ dedi. Böylece, kütüphane anahtarı bana verildi ve edebiyata ilgim daha da büyüdü. İstanbul’un en önemli kütüphanesinin anahtarı üç yıl boyunca bende kaldı. Lise yıllarındaki hocalarım da bana hep destek oldu” ifadelerini kullandı.

“OKURLARIMA SÖZÜMÜ TUTTUM”

Üç nesil yetiştiren yazar Dayıoğlu, edebiyat dünyası ile tanışmasını şu sözlerle anlattı:

Ceren Sungur, Osmanlı zamanında yayınlar, dergiler çıkartan kadınlar üst sınıflardan kadınlardı. Ceren Sungur, Osmanlı zamanında yayınlar, dergiler çıkartan kadınlar üst sınıflardan kadınlardı.

“1963’te yazdığım ilk kitabım, Bahçıvanın Oğlu adında bir çocuk kitabıydı. 50 kuruşa satılırdı. 13 kitaptı, hepsi de basıldı. Ama bastırana kadar çalmadığım kapı kalmadı. Şimdi bakıyorum da herkes yazar olmuş. Canları sağ olsun, yolları açık olsun. İlk romanım Fadiş’i de kendi hayatımdan esinlenerek yazdım. Geçen hafta yayınevine bir kitap verdim. ‘Fadiş’in Gerçek Kimliği’ diye. Bebekliğimden itibaren her şeyi sergiledim. Sevenlerime, Fadiş’in kimliğini tüm gerçekliğiyle anlatacağıma söz vermiştim. Ölmeden yazdım, verdim.”

Son olarak gençlere seslenen usta yazar, “Bir işe kalkışıyorsanız ‘Altından kalkabilir miyim?’ diye düşünün. Bir de ‘Pes etmeyeceğim.’ diyeceksiniz. Bugünlere bu şekilde varılıyor.” diyerek tavsiyede bulundu. Daha sonra gençlerin sorularını cevapladı.

Kaynak: WOLA