Umut Öztürk, “Hikâyeyi beraber yazıyorsak ve bu hikâyenin içerisindeysek sadece siyahlar yada sadece beyazlar yok.  Sarılar, lacivertler, kırmızılar yok. Bütün renkleri anlamalı ve hissetmeliyiz.” dedi.

DİJİTAL İLETİŞİMDE YAZI DİLİNİ ÇOK İYİ KULLANAMIYORUZ

Ekotürk TV’de Murat Tufan'ın “Tamamen Duygusal” programına konuk olan Umut Öztürk, “Bir sosyal grup kümesi içerisinde aidiyet hissettiğim herhangi bir grubun büyün iletilerini, ifadelerini, duruşlarının yüzde yüz kabullenmek zorunda değilim. Beni birey olarak tanımlayan şey bu ülke vatandaşıyım ve demokratik haklarımla kendimi temsil eden bir varlığım. Maalesef ayrışmanın bir başka sebebi de dijital iletişimde yazı dilini çok iyi kullanamıyoruz. Yazı dilini net kullanamamamız ucu açık çok fazla ifadelerle beraber birbirimizin çok fazla linç edilmesine bizi maruz bırakıyor. Yazı diliyle anlatı dili çok farklıdır. Oradaki esleriniz, duraksamalarınız, ses tonlarınız birbirinden çok farklı ifadeler ve bunu yazı dili ile anlatmanız mümkün değil.

Twitter’da durağan ve stabil kaldığınızda sistem sizi otomatik olarak etkileşimin dışına atıyor. Diyor ki hayır sen bu evren içerisinde bana reyting getirmiyorsun, bir etkileşim katmıyorsun, bu anlamda sansasyon oluşturmuyorsun. Benim için olsan da olmasan da hiçbir önemi olmayan bir etkileşim alanındasın. Biraz da bizi buna şartlandırıyorlar.

HER KONUDA AHKAM KESEN, YORUM YAPAN İNSANLAR TOPLULUĞU OLDUK.

Bir sosyal grup kümesi içerisine girdiğinizde aslında aynı görüşe sahip olmasanız da grup kümesindeki paydaşlarınızla beraber ifadede bulunacağınız duruş farklıysa bunu söyleyemiyorsunuz. Kendi grup kümelerinizden, kendi takım arkadaşlarınızdan, kendi inançsal değerleriniz, siyasal partiniz, sivil toplum kuruluşunuz ya da kendi mahalleniz ne olursa olsun onun dışında bir söylemde bulunmaya ürküyor insanlar çünkü o mahallenin dışına itilmekten korkuyor. Bazen aynı şeyi düşünmeseniz de bu baskılama, sosyal baskı herkes için söylüyorum zorlaştırıyor. Teşekkür etmek, tebrik etmek zor olmasa gerek. Bir sosyal deney yapalım. Farklı bir takım taraftarı ya da siyasi parti ya da bir oluşumla ilgili farklı birini takdir ettiğinizde ilk linçi yok arkadaşlarınızdan yiyorsunuz. Halbuki “Seninle aynı görüşte değilim ama bu konuda çok başarılı olduğunu fark ettim” demek zor değil. Her konuda ahkam kesen, yorum yapan insanlar topluluğu olduk.

HAYAT, CEHALET KEŞİF YOLCULUĞUDUR.

Doktora ’da iki profesörümüzle karşılıklı oturduk.  Mülakatlar uzun sürer. Girdim dediler ki niye geldin? “Cehaletimin keşfine geldim.” dedim. Hayat, cehalet keşif yolculuğudur. Bilmemek, alında ne kadar çok bildiğini anlamak. Önce bilmediğini, bilmek aslında bütün şifre. Ben bilmiyorum. Bu konuda eksiğim. Sınırsız bir evren var. İnançsal değeri olanlar için söylüyorum. Yüce yaratıcının sınırsız evreninden bahsediyorum. Herhangi bir dine ya da inanca sahip olmayanlar kendileri ile ilgili metaforda bulunabilir. Ama benim inançsal kavramsalım bu. Sınırsız bir evren ve bu evrenin uçsuz bucaksız sahibi de her gün aslında bize yeni bir mucizeyi sunuyor. Bunu öğrenme yarışımız aslında bizi keyifli güzel kılan.” dedi.

Demet Evgar, Bahar’ın sırrı gerçek oluşunda Demet Evgar, Bahar’ın sırrı gerçek oluşunda

Kaynak: WOLA