Yer aldığı sayısız projeyle ismini başarılı oyuncular kategorisine yazdırmış olan Bülent Alkış, Akşam Gazetesi’nden Ali Demirtaş’a konuştu.

Oyuncu Bülent Alkış: "Bence oyunculuk sistemli bir akıl hastalığı. Kontrol edilebilir şizofreni gibi. Ama bu işe kafayı takar ve iyisini yaparsanız... Birden ortaya mısır patlağı gibi çıkmaktan bahsetmiyorum. Çünkü benim ustalarım var. evet, oyunculuk kontrollü bir hastalık. Ve bırakamazsınız, bırakamıyorsunuz. Bir çeşit bağımlılık, çok keyifli ve zevkli. Ayrıca oyunculukta birden fazla maskeniz var. Ama maskeyle gezmekten bahsetmiyorum tabii."

TİYATRO ANALOG MÜZİK DİNLEMEK GİBİ

“Ben zamanı iyi kullanan bütün formatları seviyorum. Biz artık çok hızlı bir çağda yaşıyoruz. Uzun uzun, sıkıcı işleri değil, hedefe hızlı giden kompakt işleri seviyorum. İçi dolu, çatışması doğru olan işleri seviyorum. Bu nedenle formatlar da birbirlerinden faydalanıyorlar. Sinema tiyatrodan mesela...

Ki zaten tiyatro bütün sanat dallarını içinde barındırıyor. Bazı tiyatro eserleri film seyretmek gibi. Pandemi zamanında açılan kanallardan izledik. Ama çok çok özele gelirsek sinema formatını daha çok seviyorum. Zaman meselesini de güzel kullanıyor çünkü; bir bakış, bir an, bir müzik... Hemen sizi hedefinize ulaştırabiliyor. Hem yönetmenin hem de oyuncunun gitmek istediği yere rahatlıkla vardırıyor.

Ama insanla, nefesle ve bedensel aktiviteyle yapıldığı için ve enerjisi birebir geçtiği için tiyatronun yeri bambaşka. Bu analog müzik ya da plak dinlemek gibi. Oyuncuyla aynı anda hissetmek meselesi...”

Editör: Feridun Özbek