“Okula Uyum Süreci ve Dijital Bağımsızlık” konulu bir webinar düzenleyen Yeşilay, okula başlama sürecinde öğrencilerin yaşadıkları deneyimler, ailelerin ve öğretmenlerin öğrencilere nasıl destek olabilecekleri ve teknoloji-okul dengesini yeniden sağlamak için neler yapabilecekleri konuları ele aldı.
Yeşilay’ın eğitim-öğretime destek olmak ve akademik dünyaya açılmak amacıyla hayata geçirdiği Yeşilay Akademi, bu uyum sürecine destek olmak adına “Okula Uyum Süreci ve Dijital Bağımsızlık Webinarı” düzenledi.
Yaklaşık 3 bin 500 kişinin katıldığı webinarda okula başlama sürecinde öğrencilerin yaşadıkları deneyimler üzerinde durulurken, ailelerin ve öğretmenlerin öğrencilere nasıl yaklaşabilecekleri ve ortaya çıkabilecek uyum zorluklarında neler yapabilecekleri konularına odaklanıldı.
“Çocuk ve Ergenlerde Okula Uyum Süreci” başlığıyla webinarın açılış konuşmasını Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk yaptı.
Konuşmasında çocuklara verilen eğitimlerin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Mücahit Öztürk, “Okul, çocukluk ve ergenlik döneminin önemli bir parçası ve çocuklarımızın yaşamlarının önemli bir kısmının geçtiği bir ortam. Böyle bir süreçte sorunların oluşması, bu sorunların çocuğun akademik ve sosyal hayatına yönelik daha önemli problemler oluşturma riski açısından da oldukça önemli” dedi.
Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk, okula uyum sorunlarını üç ana başlıkta ele alarak; duygusal uyum, davranışsal uyum ve akademik uyum hakkında bilgilendirmede bulundu.
Ayrılma kaygısı bozukluğu, kaygı bozuklukları içinde çocukluk döneminin en sık karşılaşılan problemlerinden biri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Öztürk, “Bu kaygıyı yaşayan çocuklar ebeveynlerden ayrıldığı durumlarda kendini aşırı huzursuz, gergin, yalnız, çaresiz ve dış dünyaya karşı savunmasız hissedebiliyorlar. Bu durum çoğunlukla, anaokulu ve ilkokul döneminde, çocuğun okula giderken kendini aşırı huzursuz hissetmesine neden oluyor. Çocuğun okulda zorbalığa maruz kalması da duygusal uyum açısından zorlanmalara neden oluyor” dedi.
Davranışsal uyum konusunda “Çocukta yapısal olarak davranış kontrol sorunu yok ise bir uyum sorunu yaşar ama okuldaki ortamı görünce, öğretmenin okul disiplinini uygulama yöntemini görünce okulun nizamına çok kısa bir süre sonra uyum sağlar. Bu bir hafta bilemediniz bir ay olur ama çok uzun sürmez ve kendini kontrol eder. Davranışlarını kontrol etmekte zorlanan çocukların oranı ise yaklaşık yüzde 15’lerde. Bu çocukların erken dönemde tespit edilmesi için öğretmenlerin çok bilinçli olması ve aileyi uyarması gerekiyor. Çünkü erken dönemde bu davranışsal problemlere müdahale ettiğinizde sonuç alabiliyorsunuz. Ne kadar geç müdahale edilirse sonuç alma oranı da o kadar düşüyor” diye konuştu.
EBEVEYNLER NELER YAPMALI?
“Okula Uyum Sürecinde Ailelerin Yapabilecekleri” başlığıyla gerçekleşen ikinci günün ilk oturumunda okula dönüş konusunda anne-babaların nasıl tutum sergilemeleri gerektiği anlatıldı. Prof. Dr. Senem Başgül, okula yeni başlayan çocukların ve ara sınıf öğrencilerinin tedirginliklerinden bahsetti ve zihinsel, bilişsel, fiziksel, duygusal, ruhsal açıdan hazır bulunuşluğun, öz güvenin, çocuk ebeveyn etkileşiminin ve akran ilişkilerinin okula uyumu belirleyen faktörlerden olduğunu dile getirdi. Başgül, ebeveynlere, “Çocuğu iyi tanıyın, çocuğunuzun büyümesine izin verin, rutinleriniz olsun ve bunlara sadık kalın, tutarlı olun, sabırlı olun, etkin iletişim kurun, çocuğunuzda herhangi bir ruhsal hastalık varsa psikopatolojisini çözün" önerilerinde bulundu.
ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER
“Öğretmenlere Uyum Sürecini Yönetmeleri İçin Öneriler” başlıklı son oturumda ise, sınıf öğretmenleri, branş öğretmenleri ve psikolojik danışman/rehber öğretmenlerin uyum sürecinde karşılaştığı zorluklar ile mücadelesine destek sağlayacak bazı uygulamalar ve küçük müdahale teknikleri paylaşıldı.
Öğretmenlerin çocukların uyum sürecinde dikkat etmesi gereken unsurlara dikkat çeken Klinik Psikolog Gülcenur Dinçer, oryantasyon döneminde öğretmenlerin iyi birer gözlemci olmalarını önerdi. Öğretmenlerin velilere bir öğrenciyle ilgili sunacağı önerileri WhatsApp gruplarında değil daha özel ve tekil bir alanda yapmasını öneren Dinçer, "Hep göz teması kurun denir ama özellikle ilk haftalarda yoğun göz temasına girmemenizi öneririm. Tanımadığı birinin yüzüne dik dik bakması çocuğu biraz ürkütebiliyor" diye konuştu. Dinçer, öğretmenlere kitap, etkinlik, psikodrama ve sınıfla bağ kurma konusunda da öneriler verdi.