Ayhan Bilgen, “Biz hala korkularımızı aşamadık. Buna bölünme korkusu, dış düşman tehdidi deyin sonuçta imparatorluk bakiyesiyseniz bu korkuyu anlamanız gerekiyor.  Bu, sadece romantik şekilde reddedeceğiniz bir şey değil.” dedi.

SES Partisi Genel Başkanı Ayhan Bilgen, Hemhal TV YouTube kanalında yaptığı açıklamada, “Bildiğim kadarıyla milattan 300-400 yıl önceden beri Cumhuriyeti adını anarak yönetim modeli olarak tercih eden ülkeler var. Bizden 2500 yıl kadar fazla tecrübeleri var. 100 yılı çıkartsanız 2400 yıl yapıyor. Dolayısıyla biz bu yarışa çok gerilerden başladık.

Haddimizi, halimizi bilerek konuşmamız lazım. Haksızlığa dönüşmesin, objektiflik açısından söylediğim şeyin tersinden şimdi söyleyeyim. Almanya ikinci dünya savaşında yerle bir oldu. Japonya iki tane atom bombası atıldı. Hiroşima, Nagazaki yerle bir oldu. Japonya ve Almanya yönetimleri bizden insani gelişmişlikte ileri, gayri safi milli hasılada ileri, uluslararası ticarette ileri, demokraside ileri, insan haklarında ileri. Buda asıl bence 100 yıl için, 100 yılın içerisinde muhasebesini yapmamız gereken şey.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, fetih anlaşılmadan, Yahya Kemal'in İstanbul'u niye 'Türk İstanbul' diye tarif ettiği anlaşılmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, fetih anlaşılmadan, Yahya Kemal'in İstanbul'u niye 'Türk İstanbul' diye tarif ettiği anlaşılmaz.

KORKULARIMIZ AŞAMADIK

Çünkü biz hala korkularımızı aşamadık. Cumhuriyetin önündeki en büyük tehdidin korkular olduğu kanaatindeyim. Buna bölünme korkusu deyin, dış düşman tehdidi deyin sonuçta bir imparatorluk bakiyesiyseniz bu korkuyu anlamanız gerekiyor.  Bu sadece romantik bir şekilde reddedeceğiniz bir şey değil. Düşünsel zeminde diyebilirsiniz ki bu korkuların hepsi yersiz, haksız. Ne bu ülke bölünür ne bu ülkeye dışardan saldırı olur diyebilirsiniz ama insan psikolojisinde bunun karşılığı varsa siz reel politikte bunu dikkate almak zorundasınız.

Sonuçta bu coğrafyada yaşayan insanların bir kısmı Balkanlarda evladı fatihan yani toprakları gitmiş Anadolu’ya sığınmış, bir kısmı Kafkaslarda elindeki yerleri kaybetmiş gelmiş Anadolu’ya sığınmış şimdi bu insanların dönüp buradaki kendilerinden daha eski halkların burada tehdit oluşturup yarın işte Araplar nasıl ayrıldıysa Arnavutlar nasıl ayrıldıysa böldüyse kavramlara ironi olsun diye tırnak içinde söylüyorum. Bir yanlış anlaşılma olmasın. Ama burada yarın şunlarda gidecek, bunlarda ayrılacak korkusuyla hareket etmesi anlaşılır bir şey.

TÜRKİYE’NİN GELECEĞİN ÖNEMLİ AKTÖRLERİNDEN BİRİ OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM

Anlaşılır derken olumlamak, meşrulaştırmak ve teslim olmak için söylemiyorum. Bunu bu haliyle bilip üzerinde bir şey bina edeceğiz. Dönüştüreceksek bu korkuyu yersiz, abartılı, haksız bir korku olduğunu en azından komşumuzu düşman görmememiz gerektiğini bileceğiz. Yani dilini konuşuyorsa, kültürü varsa, kimliğine saygı duyuluyorsa ayrılma sevdalısı, heveslisi olmadığını birlikte de yaşayabileceğimizi ama onurlu eşit onunda kültürüne saygı duyarak bunu öğretebilirsek bu korkuyu aşabilirsek Türkiye’nin tırnak içerisinde söylüyorum özellikle Kürt sorununu çözme konusunda ortaya koyacağı performansla gerçekten geleceğin önemli aktörlerinden biri olabileceğini düşünüyorum. Bu belki çok iktidarca bir söz gibi gelebilir ama ben bunu şartlı bir cümle kuruyorum.

Gerçekten bazı ülkelerin yaş ortalamalarının düşmesi, nüfusunun erimesi karşısında hala dinamik olan biziz ama bu dinamizmi ne kadar gerçek bir enerjiye dönüştürebiliriz buda yumuşak karnımız olan temel sorun alanlarındaki çözümden geçiyor.” dedi.

Kaynak: WOLA