Beyazıt Akman, “yüzüncü yılda artık yeni bir sayfa açmak lazım. Yeni bir hikâye anlatmak lazım. Kimimiz Osmanlıcı, kimimiz Cumhuriyetçi. Bu o kadar çok bizi yıpratan bir şey ki” dedi.

Balıkesir Millet Kütüphanesi Ahmet Kot Kitaplığı’nda düzenlenen Müteferrika Sohbetleri’nde düzenlenen söyleşide konuşan Tarihçi yazar Beyazıt Akman, “Son yedi yıldır tarihi roman yazmayı bıraktım. Çünkü işi ayağa düşürdüler. Benim dünyanın ilk gününü yazmaya başladığımda edebiyat sektöründe tek bir tane dahi Osmanlı klasik romanı yoktu. Harem takıntılı romanlar vardı. Osmanlıya hep batının oryantalist penceresinden bakan olumsuz gösteren batı karşısında her zaman ezik gösteren hikayeler bütünü. Ben Fatih’i Beyazıt’ı Osmangazi Kuruluşu yazdım. Fakat son zamanlarda inanılmaz şekilde edebiyatın derecesi düştü. Sabah erken kalkan tarihi roman yazmaya başladı. Beş yılda dört yılda bir kitap yazabiliyordum. Bende dedim ki bundan sonra Osmanlı sultanı romanı yazmayacağım. Çünkü gerek kalmadı.

Cumhuriyetin yüzüncü yılı yaklaşırken bu devletin yetiştirdiği bilim insanı olarak bir tarihçi olarak bir edebiyatçı olarak kendime rol biçtim. Ben ne yazmalıyım. Bunun üzerine dertlendim. Millî mücadeleyi araştırmaya başladım. Kurtuluş savaşını araştırmaya başladım. Cumhuriyetin yüzüncü yılına armağan ettiğimiz “Atatürk- Cumhuriyet ve Özgürlük” kitabı ortaya çıktı. Bizim edebiyatımızda zengin bir milli mücadele Türk edebiyatı vardır. Halide Edip’ten başlar bu silsile Attila İlhan’la, Yakup Kadri ile, Kemal Tahir ile devam eder. Zengin güçlü Türk klasiklerini oluşturan bir damardır. Ama edebiyatta her nesil kendi hikayesini arar. Yeni bir hikâye anlatmak lazımdı. Belki bugünkü gençlerimizin anlayacağı yeni bir üslupla yeni şeyler söylemek lazımdı. Belki son yüzyılda ilk elli yılda göremediğimiz şeyleri daha uzaktan bir perspektifle bakabilirdik. Bu mantıkla hiç bilmiyormuşum gibi ben cumhuriyete giden o dönemi araştırdım.

Cumhuriyet tarihin en büyük hikayelerinden bir tanesidir. Hikâye derken masal demiyorum. Bir destan, bizim kurtuluş savaşımız bizim milli mücadelemiz tarih atlasını açın bakın Türkiye’yi merkeze koyun etrafımızda batıyı kastetmiyorum. Yüzden doksan oranında sömürgeleştirilmiş milletlerdir. Afrika’daki her millet ya Fransızca ya İngilizce konuşur. Bu oyun Türkiye’ye de oynanmaya çalışıldı. Türkler yirminci yüzyılın başında tarih sahnesinden silinmek üzere olan bir detaydan ibaretti.

Osmanlının son dönemini anlamak için önce klasik çağın ne olduğunu önce görmemiz gerekiyor.

Bazen şunu çok yapıyoruz biz. Ne yazık ki tarihi çok kutuplaştırdık. Bu romanımda (Atatürk- Cumhuriyet ve Özgürlük) benim yapmaya çalıştığım dertlerimden bir tanesi şu, yüzüncü yılda artık yeni bir sayfa açmak lazım. Yeni bir hikâye anlatmak lazım. Kimimiz Osmanlıcı, kimimiz Cumhuriyetçi. Bu o kadar çok bizi yıpratan bir şey ki. O kadar çok bizim enerjimizi, bizim birlik beraberlik içerisinde çok daha iyi işler yapmamızı, ilimde bilimde öncülük yapmamızın önüne geçen bir şey ki bu.

Osmanlı klasik çağını alıyor. Geldi onu, bunu yıktı. Osmanlının son çağı ile son iki asrı ile bu klasik çağı beraber aynı ele alamazsınız. Dile kolay 6 asır, 3 kıtada hükmetmiş diyoruz değil mi? Tek cümlede geçiştiriveriyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihine bakın. 150 yıllık bir tarih var. 6 asır, 600 yıl ne demek. Yekpare bir şekilde bundan bahsedilebilir mi? Bütün sultanlardan topyekün olumlu yada topyekün olumsuz olarak bahsedilebilir mi?

Bu yüzyılın başında bütün topraklarımız işgal atındaydı. Böyle bir dönemde biz Kurtuluş Savaşını başlatmışız. Bu büyük hikâyenin kahramanı elbette ki Atatürk, Atatürk’ün önderliğinde Türk milleti, Mehmetçik. Mehmet Akif’ler, Halide Edip’ler, Şehit Şerife Bacı’lar, Sütçü İmam’lar” dedi.

Kaynak: WOLA