Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu depremin Türkiye topraklarındaki etkisini TRT 2’de Tarih Söyleşileri programında değerlendirdi. 

Afyoncu, Biz tarihçiyiz. Bizim tarihçiliğimizde afet çalışması yoktur. Yoktu daha doğrusu. 99 depremi olunca tarihçilerde de bu alana yavaş yavaş yöneldiler. Daha sonra son salgınla salgın hastalıklara da yönelim oldu.

PROBLEM JEOLOGLAR 2500 YILLA HÜKÜM VERMEK ZORUNDA

Televizyonda jeologlarımız konuşuyor. Televizyona çıkmayan da çok kıymetli jeologlar var. Dünya’nın tarihi çok eski milyonlarca yıldan beri bu dünya oluşuyor. Oluşurken de depremler oluyor. Biz bunun son 2500 yılını filan biliyoruz. En büyük problem 2500 yılla jeologlar hüküm vermek zorunda. Fakat o 2500 yıllık verilerde sağlıklı veriler değil. Televizyonda yorum yapıyor. 1513’te Maraş’ta deprem oldu diyor. 500 yıl deprem olmadı. Ve fay enerji biriktirdi diyor. Kağıt üzerinde bunu böyle yapıyor.

Biz tarihçi olarak baktığımızda ne çıkıyor. 1513’te Maraş’ı etkileyen deprem var ama Maraş depremi değil. Tarsus, Adana hattında bir deprem oluyor. Büyük bir deprem değil. Bir kere bu deprem tartışmalı. Bu deprem yoksa bütün tez suya düştü. Bir diğeri 1795’te büyük bir Maraş depremi var. Yakın zamanda bulundu ve yayınlandı. Jeologlarımızın önemli bir kısmı bunu bilmiyorlar. Bu onların suçu değil ama Türk üniversite sisteminin suçu.

BİZ MULTİDİSİPLİNER ÇALIŞMAYI YAPAMIYORUZ.

Şimdi bırakın tarihçi, jeologu, coğrafyacı ile tarihçi, tarihçi ile edebiyatçı beraber çalışamıyor. Biz bunu kuramadık. Biz jeolog değiliz. Faydan, kabuktan, kırılmalardan anlamıyoruz. Biz tarihçilerin verileri ortaya koymamız lazım. Tabi jeologların nasıl veri istediğini bilmemiz lazım. Hasar haritasının çıkarılması lazım. Ondan sonra jeologların bunu yorumlaması lazım.

100 BÜYÜK DEPREMDE ANTAKYA 15 DEFA YIKILIP YENİDEN KURULMUŞ

Antakya’nın şöyle bir özelliği var. Antakya çok eski bir merkez, dini bir merkez aynı zamanda. Hristiyanlığın Kudüs’ten sonra yayıldığı ilk merkez, Roma’nın en önemli üçüncü şehri aynı zamanda Hristiyan kelimesinin kullanıldığı ilk şehir. Çok önemli bir şehir olduğu için milattan önceki yıllardan beri buraya çok yoğun olarak yerleşilmiş. Fakat bir dezavantajı var Asi nehrinin çevresi fay yatağı artı alüvyon arazisi bu yüzden de son 2250 yılda Türkiye’de meydana gelen 100 büyük depremin en az 15’i Antakya’da olmuş. Bu ne demek Antakya 15 defa yıkılıp yeniden kurulmuş. Verilerimiz çok eskiye gitmiyor.

Antakya’da en ilk M.Ö 115’te bir deprem var en son 1872’de bir deprem olmuş. Antakya’da çok deprem olmuş. Ben tarihçiyim bilmiyorum ama muhtemelen hem kuzeydeki faylardan hemde güneydeki faylardan etkileniyor. Çünkü Suriye bölgesinde Halep ciddi bir kırılma bölgesinde Hama’da deprem olduğunda da Antakya’yı etkiliyor. Maraş’ta deprem olduğunda da Antakya’yı etkiliyor. Toprakta yumuşak olduğu için daha çok etkiliyor. Normal bir jeoloji haritasına baksanız. Bu yıkılan yerleri, evleri koyun alüvyon arazi üst üste oturuyor. Onun dışında da yıkılıyor ama dağ köyleri var içinden fay geçiyor. Ev sağlıklı yapılmamış.

848 YILINDA 10 BİN KİŞİ ÖLÜYOR.

Antakya tabi M.Ö 115’te Roma ordusu orada konaklarken, İran’a karşı sefer yaparken büyük bir depreme maruz kalmış. Bu tabii tarihçiler açısından bir bilgi kaynağı. İmparator orada olduğu için teferruatını yazmışlar. Sonrasında da çok depremler oluyor. ( Coşkun Yılmaz, 848’de 10 bin kişi ölüyor.)

En son bu depremin verileri daha çıkmadı. Gölcük depreminin ölüm sayısı tartışılıyor. Bu dönemdeki teknolojiyle vefatları tam ortaya çıkaramamışken o dönemde ki vefat sayıları net değil. Tarihçi 40 bin kişi öldü yazıyor.

BİLİMSEL TARTIŞMALARIN TELEVİZYONDA OLMAMASI LAZIM.

Şuanda 100’den fazla bilim adamı kırıklar kaybolmadan araziyi inceliyorlar, haritalıyorlar veya doktora yaparken de araziyi gezerek arazide ki depremin tesirlerini ve ne zamanlar maruz kaldığını inceliyorlar. Onlar teknik olarak son derece önemli.

Türkiye’de çok iyi yetişmiş jeologlar var. Tabi 99’a kadar kimse Jeoloji nedir pek bilmiyordu. Ama burada da ilginç bir şey var. Türkiye kadar herhalde televizyon programında enfeksiyoncu ve jeologun çıktığı dünyada başka bir ülke yoktur. Aslında bu kadar bilimsel tartışmaların televizyonda olmaması da lazım. Oda doğru bir şey değil. Çünkü çok teknik vs hususlar oluyor. Salgın hastalık olduğu dönemi hatırlarsınız. Türkiye’de televizyona çok değerli bir kısmı da dostumuz hocalarımız çıkıyordu. Almanya’da var mı dedim. Almanya’da bir Koch enstitüsü konuşur dediler. Bu sefer insanların kafası karışıyor. Psikolojisi bozuluyor.

JEOLOGLARLA BİRLİKTE ÇALIŞMAMIZ LAZIM.

Ben 1795’te Maraş’ta deprem olduğunu bilirim.  Maraş’ın 4’te 3’ünün yıkıldığını da biliriz. Yıkılan camileri, tarihi eserleri de biliriz. Fakat o fayın nerede kırıldığını tespit etmek jeologun işi. O bizim işimiz değil. Ama oradaki verilerden hareketle her zaman tespit edemiyorsunuz. Niye edemiyorsunuz. Günümüzdeki yerleşim yerleri o dönemde bir kısmı yok mesela o dönemde Gölcük yok Osmanlı döneminde çok büyük bir yer değil. Veya hiç yerleşilmeyen yerler var. Adapazarı öyle çok küçük yerler. Bazı yerlerle ilgili veriyi bulamıyorsunuz ama İstanbul’la Antakya ile ilgili veriyi bulabiliyorsunuz. Çünkü her ikisi de kadim şehirler.

TÜRK ÜNİVERSİTE SİSTEMİN DE PROBLEMİ BU.

Ortak çalışmanın olması lazım. Hatta iki üç tarihçi bir araya gelip yazı yazdığı zaman bizim hocalarımız eleştiridir. Ya üç kişi makale mi yazar. Ama Avrupa’da bu böyle. Doğrusu da bu. Çünkü diyor ki şuradan şuraya geçme. Bu doğru değil.

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK PROBLEMİ HER ALANDA DENETİM.

Üniversitelerin de, hastanelerin de, inşaatların da denetlenmesi lazım. Kağıt üzerinde her şey var. Bizde çok ciddi kanunlar da var. Önemli olan uygulanması. Ve uyacak insanlar.

Editör: Feridun Özbek